Çine Madran Gazetesi’nin web sayfasına bakmayı inanın korkar hale geldim. Sanmayın ki korkum güncel asayiş olaylarından, haberlerindendir…
Mesleğim, bu acılara karşı her ne kadar vefasız olsa da, yüreğim de o kadar vefalı.
Yaşam dediğiniz ne ki, sabah anne kucağında uyanıyorsunuz çıplak, akşam ölüm uykusundan yine tabutla hayata veda ediyorsunuz çıplak…
Hayat, sabah ile akşam arasında çok kısa bir zaman dilimi.
* * *
Eski bir dost, eski bir tanıdık simanın ölüm haberleri nedense beni yaralıyor. Bu yılın başlarında yine Çine Madran web sayfasında memleketimde neler olup bitiyor diye göz gezdirirken, inanmak istemediğim bir ölüm haberi gözüme ilişti.
Soğancılar Mahallesinin, Çine’nin gururu, Sarı-Yeşil renklere gönül veren Madranspor’un ele avuca sığmaz hırçın çocuğu Abdullah Tavukçu’nun (Arap Abdullah-Simitçi Abdullah) vefat haberi ile öylesine kalakaldım.
İnanmak istemesem de, gerçek karşımda duruyordu.
Gerçeklerle yüzleşmek acıdır.
Çine Madranspor’daki fırtınalı yılların ardından Aydınspor macerası…
Kendine has taraftarı olan kaç futbolcu tanıyorsunuz şu yeşil sahalarda.
O’nun vardı işte.
Kendi dünyasının hayranları.
Hayran kitlesi oluşturmak öyle kolay değildir. Hele hele günümüzde üstüne para da verseniz, hayran bulmak kolay değil.
Yarım yüzyıla sığdırdığı o ömründe, şimdi o hayranları ile hayat bulmaya çalışan bir Arap Apo…
Bu dünyadan göçeli 10 ay olmuş.
Ama sevenleri, yol arkadaşları O’nu unutmamış.
Vefa budur, sevgi budur, arkadaşlık budur.
* * *
Bundan kısa bir süre önce de yine bir tanıdık simanın ölüm haberi beni sarstı.
O, Madranspor’un belki de son 50 yılın en iyi santraforuydu. Küçücük boyuyla, cüsseli defans oyuncularını kıvrak çalımları ile dev dalgalarla mücadele eden bir taka gibi korkusuzca kürek çeken, saldıran isim, elbette Osman Yarangümeli’den başkası değildi.
O’nu da kaybettik.
Hem de zamansız…
Toprak sahaların ele avuca sığmaz savaşçısı, gladyatör ruhlu Yarangümeli de aramızdan ayrıldı.
Dedim ya, her ölüm acıdır.
Ama, genç ölümler can yakıcıdır.
Keşke günümüzün Çine gençliği, o günün Madranspor aşkını, Sarı-Yeşil renklerin ruhunun nasıl oluştuğunu görebilseydi.
Keşke Arap Apo’yu, Osman Yarangümeli’yi, Kürt Celal'i, Cafer’i, Muammer Dirik’i, Melih’i, Ayı Yaşar’ı ve daha adını hatırlayamadığım nice o Madranspor sevdalılarını izleme şansı bulsalardı.
Saha içinde Sarı-Yeşil aşkına verdikleri kavgayı, mücadeleyi görebilselerdi.
Bu mücadeleyi sadece Çine ve Madranspor sevgisi olan verebilirdi. Onlar da Çineli ve Madranspor’lu idi.
Kısa dönem de olsa, formasını giymekten onur duyduğum, birlikte oynamaktan büyük haz aldığım isimlerin ani vefatı, inanın tarifi mümkün olmayacak yaralar açıyor insanda.
Yazar Mark Campbell’in sözü ile bitirelim isterseniz.
“Arkada bıraktıklarımızın yüreklerinde yaşamak, ölmemektir” der yazar.
Siz, Sarı-Yeşil ruhunu yaşatan, belleklerde unutulmayacak izler bırakan Madranspor sevdalıları, sevenlerinizin yüreklerinde yaşıyorsunuz.
Toprağınız bol, mekânınız cennet olsun…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.