Adamın biri ölmüş ve cehenneme düşmüş. Cehenneme girdiğinde bir bakmış ki her millet için ayrı ayrı kazanlar hazırlanmış ve her kazanın başına da çıkmak isteyenleri engellesin diye bir zebani dikilmiş. Fakat bir kazanın başında zebani yokmuş. Hemen ilk gördüğüne sormuş “bu kazanın başında neden zebani yok” diye, o da “o kazan Türklerin kazanı, zebaniye gerek yok zaten çıkmak isteyeni alttan çekiyorlar” demiş.
Bu fıkra birbirimizi çekememezliğimizi, başkasının başarısını kıskanma huyumuzu hatta başarıyı hak edene köstek olma alışkanlığımızı çok iyi anlatıyor.
Gerçekten de bu huyumuz bir hastalık gibi bizi sarmış durumda. Tabii ki sözüm meclisten dışarı kimseyi kastederek bunu söylemiyorum ama şunu eklemeden geçemeyeceğim ki tüm enerjisini başarılı insanlarla mücadeleye adamış olanlar mücadele ettikleri kişileri taklit eder duruma geliyorlar.
Enerjimizi özgün bir ürün ortaya çıkarmak için harcamayı, zaten var olan bir şeyi taklit etmeğe harcamaya yeğliyoruz. Bu karakteristik yapımız işimize de yansıyor ve yapılan bir araştırmaya göre; dünyada en çok taklit üretim yapan ülkeler arasında 3. sırada olmamız da maalesef ki bu gerçeği ispatlıyor.
Buna karşılık başarısı engellenmeye çalışılanlara, mücadelesine tek başına hükümet binasının merdivenlerine oturmakla başlayıp sonra milyonlarca kişiyi arkasından sürükleyen Mahatma Gandhi’nin “ Önce önemsemezler, sonra gülerler, sonra kıskanırlar, en sonunda ise yenilirler” sözünü hatırlatmak isterim.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.