Mart sonu yapılacak olan Yerel Seçimlere çok zaman yok. Adayların tamamı belli oldu. Köy, kahve, Pazar yeri gezileri başladı bile.
Yerel seçim propagandaları üretmekten öteye, karalamak için yapılan çalışmalar gibi görünüyor; her zamanki gibi. Adaylar birbirlerinin peşine düşmüş, söylenip duruyorlar. Halk bu tür propaganda çalışmalarından ve karalama söylemlerinden bıkıp usandı ama onlar yapmaya devam ediyor.
“Onun şu projesi var ama ben şu projeyi hayata geçireceğim” diyerek ortalık yerde yapacaklarını anlatsalar ne kadar da adil ve sağlıklı olur değil mi?
İçinde bulunduğum kültür ortamında sıkça sözünü ettiğimiz ama bir türlü hayata geçirilmeyen bir yara var; gerçekten de kanayan bir yara bu.
GERGA YARASI…
Gerga, Alabanda gibi Çine’nin önemli bir tarih kalıntısı; Çine’ye de çok da uzak olmayan bir antik kent. El değmemiş bir kültür varlığı. Ovacık, Kırksakallar ve Alabayır köylerinin üçgeninde, 2000 yıldan çok daha fazla zamandır bakir duran bir yerleşim. Yara olmasının nedeni de; devasa bir kentin sahipsiz, başıboş durumda olması. En kötü yanı, kaderine terk edilmişliği, unutulmuşluğu.
Önümüzdeki hafta, bir terslik olmazsa, yayımlanacak olan “Dünden Bugüne Çine” adlı çalışmamın kapağında bu kentten bir kare kullanacağım.
Fotoğraf çekimleri için pazar günü Gerga’ya gittik. Kırksakallar Köyünden Serkan Köse (15) adında bir lise öğrencisi bize yoldaş oldu. Cin gibi bir delikanlı Serkan; yol boyunca o dağları, çalılıklarda topladığı sarmaşık, tilkişen (kuşkonmaz) otlarını, otlattığı davarları anlattı.
Anlatımlarında içimizi burkan, bizi ürküten ve üzen; Gerga ile ilgili bilgi sahibi olmaması. Kötüsü çok yanlış bilgilere sahip olmasıydı.
Yol arkadaşlarıyla Gerga’da çekimleri yaptıktan sonra biraz soluklanmak için oturduk. Aşağımızda devasa Çine Çayı Baraj göledi, yukarımızda çam ağaçları ve her tarafımızda zeytin denizi içinde bulunuyorduk. Medeniyet kirliliğinden uzak, parıldayan bir doğal ortamda kısa sürede yorgunluğumuzu attık, diyebilirim.
Bunları neden anlattığıma geleyim.
Aydın Büyükşehir oluyor. Yeni siyasi yüzler ortalık yerde projelerini anlatıyor.
Gerga’yı bir projelendirseler, diyorum.
Alabayır, Hacıpaşalar ve Ovacık Köylerinin sakinleri bu kentin doğal ve tarihi değerlerinden yararlandırılsa, diyorum.
Doğa yürüyüş alanları oluşturulsa; Alabayır Köyünden çıkılıp, Gerga’ya gelinse; yola devam edilip Kırksakallar Köyünden yola inilse...
Alabayır’da bir iki kişi kahvehane, çay bahçesi kurup gelenlere ikramlarda bulunsa…
Kırksakallar’da bir iki köy evi satın alınıp restore edilerek butik dinlenme yerine dönüştürülse…
Kırksakallar’da, Ovacık’da çay bahçeleri, lokantalar açılsa; turdan yorgun dönen turistlere hizmet verse…
Büyükşehir ve Çine Belediye Başkanlıkları da bu projeye destek verse; hatta böyle bir projeyi üstlense…
Adı geçen köylerin insanları da para getirmeyen hayvancılığın, zeytin üreticiliğinin yanında kendilerine ek gelir sağlasa…
Sahipsiz bir antik kent tüm dünyaya tanıtılsa ve kanayan bu yara tedavi edilse...
Kötü mü olur, diye düşündük Gerga’da dinlenirken.
Seçilecekleri de bunları düşünmeye davet ediyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.