Pazar akşamı saat 10 gibi, sevdiğim bir kardeşimin oğlunun rahatsızlığı için Aydın Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesindeydik. 8 yaşındaki oğlunun rahatsızlığına Çine Devlet Hastanesi acilde yapılan kalburüstü müdahale bize yeterli gelmediği için gelmiştik.
Hasta Kabule kaydı yaptırdık; epey sıra var. Ağlayan küçük bebeler, onları susturmaya çalışan ebeveynler, huzursuzlukları her halinden belli olan hasta yakınları… Manzara her hastane koridorunda yaşanan huzursuz bir tablo ve biz bire bir içindeyiz. Birden, konuşmayı bilmememiz nedeniyle her diyalogu kavgaya dönüştürmeye yatkın halkımızın örnek şeklini yaşamaya başlayıverdik.
“Bir saat oldu, bekliyoruz burada” diye bağırdı bir hasta yakını.
“Beyefendi, gelen her hasta ateşli rahatsızlıktan şikâyetçi; müdahaleler biraz uzuyor. Herkes sizin gibi bekliyor” diyerek yatıştırmaya çalıştı güvenlik görevlisi.
“İçeride doktorlar sohbet ediyorlar. Bir saatte iki hastaya bakamadılar.”
Cevap vermedi görevli.
“Sizi şikâyet edeceğim” dedi hasta yakını ardından.
“Sizi partiye şikâyet edeceğim.”
Böylece başlamış olduk; buna her zaman tanık oluruz da, bu aralar biraz fazla göreceğiz.
Mart 2014 Yerel Seçimlerine girecek partiler adaylarını açıkladı. En azından Çine Adaylarını biliyoruz.
Bununla birlikte, her zaman olduğu gibi, etik olmayan saldırı sürecine de başlamış olduk.
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” süreci bu. Seçime kadar da devam eder.
Resmi kurum ve kuruluşlarda sıkça göreceğimiz bir süreç; bu aralar, bu tür çıkışları yapanları her dairede görmeniz mümkün.
Günün stresinden bunalmış bir memur; “git, feriştahına şikâyet et” de diyemiyor. Diyemiyor, çünkü karşısındakinin kim olduğunu bilmiyor. Ya adaylardan biriyse!
Çünkü adaylar bunu, bu süreçte sürekli yapacaklar. Resmi kurumlarda işi olanların işlerini yaptırmaları için müdür ya da üst düzey yetkililere telefon edip, partilisinin işini bir an önce yaptırmaya çalışarak yaranacak. Bu çark böyle dönüyor.
1 Nisana kadar Devlet memurlarının işi zor.
Topluma, hatta kendisine saygısı olmayan bu tür adaylar ya da yakınlarıyla karşılaşırsanız müdahale edin.
“Seçilmeden ortalığı yakıp yıkıyorsun; seçildiğinde ne yapacağını hayal bile edemiyorum. Bu koltuk senlik değil kardeşim” demekten de çekinmeyin.
Belki kim olduğunu kendisi fark eder…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.