Kuzenim Almanya'nın Hamburg kentinde yaşıyor ve özel bir hava yolu şirketinde teknik personel.
Fırsat bulduğu her anında Türkiye’ye gelmeyi heves eder ve gelir. Çocukları ve Alman olan eşi ile birlikte burada geçirdiği günleri ballandırarak anlatmayı da sever. Giderken de, yeniden geleceği güne kadar lazım olan birçok eşyayı, yiyeceği götürür. Diğer Almanyalıları bilmiyorum ama Kuzenim Türkiye hasretini içinde adam gibi yaşayanlardandır.
Kurban Bayramında buradaydı. Kendisiyle her zamanki gibi kısa sohbetlerimiz oldu.
Aslında şikayet etmeyi sevmeyen, eleştirinin yapıcı olanından yana olan ve sakin kişiliği ile örnek biridir. Zor sinirlenen, az konuşan bir yapısı vardır.
Bayramdan önce gerekli olan bir ilaç için sağlık ocaklarından birine yolu düşmüş. Orada yaşadığı bir olayı, o günün akşamı bize acı bir gülümsemeyle anlattı.
“Sıra numarası aldık ve beklemeye başladık. Benim gibi sırada bekleyen genç, yaşlı birçok hasta vardı bekleme salonunda. Bu tüm Dünyada böyledir; sıranı alır ve beklersin. Sırası gelenin adı panoda görünür ve kalkar muayene için odaya girersin. Kapıdan içeriye girdiğinde doktor ekranda senin adını görür ve sana adınla hitap eder. Bugün bizim sağlık ocağında böyle olmadı. Bir ara sağlık ocağının giriş kapısından bir hasta girdi. Yanında refakatçi olarak genç biri vardı. O kişini bir kurumda memur olarak çalışan biri olduğunu öğrendik. O memur, sıra numarası almaya bile teşebbüs etmeden aceleyle doktorun kapısını çaldı ve hastasıyla birlikte içeriye girdi. Almanya’da olsa müdahale eder miydim? Hayır, orada böyle bir şey olmaz. Gelen hasta milletvekili de olsa numarasını alır ve sırasını bekler. Çine’de bir memur, yanında getirdiği hastanın koluna giriyor ve bekleyen bizleri hiçe sayarak çat kapı doktorun odasına giriyor. Bekleyenlerin hiç biri sesini çıkartmıyor; doktor, sırası gelmeyen o hastanın girişine ses çıkartmıyor; güvenlik olayı yok denecek kadar az. Olayı bıyık altından gülerek seyrettim. Almanya’da alışık olmadığım bir durumdu bu. Kendi kendime; ‘torpil bu olsa gerek’ dedim ve geçiştirdim.”
Toprağına taptığımın Anadolu’su…
Fazla söze gerek yok.
Önce kendimize saygı duymayı öğreneceğiz, sonra karşımızdakinin bize saygı duymasını bekleyeceğiz.
"Sana 'Vali olamazsın' demedim, 'adam olamazsın' dedim" sözü vardır ya hani...
Eleştirmiyorum; haddime değil.
Hatırlatmakta yarar vardır, diye düşündüm o kadar.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.