• 26 Ekim 2011, Çarşamba

Türkiye Yenileniyor

 “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.”

 “Gemisini yürüten kaptan.”

Bir halt yiyip ortalık yerde dolaşanlara söylenen övgü içerikli atasözleri bunlar. Yani bir ahlaksızlık yaparken yolunun yordamını bulup, işi düzgün yapacaksın ki sonra yasal anlamda suçlu durumuna düşmeyesin. Kısacası “yap, nasıl yaparsan yap”dır bunun edebiyattaki cümle karşılığı.

Körfez Depreminde binlerce bina yerle bir oldu. Yerle bir olan o binlerce binayı yapan müteahhitlerden yalnızca, sanırım soyadından olacak, Veli Göçer Şamar Oğlanı konumuna sokuldu, yargılandı ve mahpusa atıldı. Diğer yıkılan binaları yapan müteahhitler sırra kadem bastı ya da sanırım kılıfını hazırlamışlardı.

Uygun yapı inşa etmeyen müteahhidi şikâyet edecek mevki ya da makam var mı? Kılıf hazır, herif kaptan… Bir de “sen benim kim olduğumu biliyor musun” la başlayan savunma mekanizmasıyla karşı karşıya kalırsanız yapacak bir şey yok. Bu ülkede işler bu güne kadar böyle işledi.

Ama Körfez Depreminden sonra yapılan binalar depreme dayanıklı yapılmaya başlandı. Konuyla ilgilenen ya da ilgileniyor gibi görünen bakanlık denetlemeleri artırdı ve son on yılda yapılan inşaatlar biraz daha güvenilir duruma getirildi.

Diğer yandan Zorunlu Deprem Sigortası Poliçesi getirildi.

“Evine deprem sigortası yaptırt” denildi.

Zorunluymuş gibi görünmesinden mi yoksa mesken sahiplerinin korkusundan mı deprem sigortası poliçeleri artık tapuların yanında görünmeye başlandı.

Nerelerde?

Çoğunluğu fay hattının üzerindeki yerleşim yerlerinde. Buna Van Depremi sonrasında öğrendik.

Ülkemizde Zorunlu Deprem Sigortası kapsamına giren 13 milyon bina varmış. Sigortalanan bina sayısı 3.5 milyon kadar. Sigorta yaptıran iller sıralamasında %58 oranla Bolu, %54 oranla Düzce, %46 oranla Yalova geliyormuş. Mayıs ayında deprem yaşayan Simav’da sigortaya ilgi %130 artmış.

Van’da 7.318 bina poliçe kapsamındaymış. Oysa sigorta kapsamına giren bina sayısı 80 binden fazlaymış.

Şimdi ne oluyor?

Biz Türk Halkı olarak bunlardan ne çıkarıyoruz?

Bence sopayı yedikçe akıllanıyoruz. Tekdir (azarlama) ile uslanmıyoruz, köteği yiyoruz, öyle akıllanıyoruz.

Yaşadığımız acılardan ders alıyoruz ve depreme dayanıklı evler yapmaya özen gösteriyoruz. Önceden yapılmış, depreme dayanıklı mı değil mi bilmediğimiz evlerimizi zorunlu deprem sigortası yaptırmaya özen gösteriyoruz.

“Nasıl olsa yapılmış, yıkılacaksa yıkılacaktır, hiç değilse yıkılınca sigortadan parasını alırım. İçinde oturan ölürse, Allahtan der geçerim” ayaklarıyla sıyırma planlarındayız.

Yapılsın da düşünce ne olursa olsun.

Depremle yenileniyor hiç değilse çürük binalarımız.

Başa gelmeden yapmayız biz. Büyük felaketleri yaşadıktan sonra aklımız başımıza geldi ve binalarımızı depreme dayanıklı yapmaya başladık.

Yarın bir savaş yaşayıp kimyasal bombalardan telef olup gittiğimde, bizden sonraki kuşak evlerine sığınak yapmaya da başlar inşallah.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.