• 9 Ocak 2012, Pazartesi

Musallada alkışlanmak

“Abi dedem ölecek galiba, çok şükür kendini gezdiriyor ama prostatı ve fıtığı iyice ilerledi, çok endişeliyiz” dediğinden iki gün sonra sabah saat: 06.00 sularında arıyordu Sezgin.
Bu saatte aradığına göre O’ndan önce ben söyledim, “Dedeni kaybettin değil mi?...”

Mustafa Ali Amca’nın Karpuzlu’nun Mutluca Köyü’ndeki cenaze törenine son anda yetiştik. Biz vardıktan kısa bir süre sonra tabut musalla taşına kondu. Aynı zamanda yağmur da yağıyordu. Yağmur eşliğinde toprağa verildi.

Defin işlemi gerçekleşirken aynı şemsiye altında bulunduğumuz köylüleri ile sohbete koyulduk.

Köyün Ağası Fabrikatör Mustafa Ali Aslan’ı anlattılar.

İçlerinden biri, “Bu adam çok zengindi köyün ağasıydı, ama cebi para görmezdi. Çünkü bütün parasını dağıtırdı. İhtiyacı olan O’na giderdi. 2 yıl sonra hasat edilecek zeytine avans verirdi. Ürünü de hasat edildiği dönemdeki değerinden tutardı. Faizle tefeciden para alır, köylüye faizsiz dağıtırdı. İnsanlara iyilik yapmak için servet kaybetti, ama hiçbir zaman insanlığını kaybetmedi” dedi.

Biri sözünü tamamlamadan diğeri girdi lafa, “Çine’ye, Karpuzlu’ya pazara giden cebinde hiç para olmasa bile, ‘Mustafa Ali dededen alırım’ derdi ve hiç yanılan olmazdı. Sadece bizim köy değil, çevre köylerin insanına da elinden geleni esirgemezdi” diye konuştu.

Lafa giren üçüncü kişi de, “Çok mücadeleciydi. Buralara fabrika kurmak için neler yaptı neler. Önce bir yağhane yaptı. Sonra onu derenin içine taşıdı. Dereye ulaşım için zor koşullarda yollar açtı. Daha sonra fabrikayı köyün içine çıkarıp modern bir tesise dönüştürdü. Babasının teşvikiyle oğulları da son yıllarda yaptıkları yatırımla teknolojiyi yakaladı” diyerek mücadele ruhunun ne denli sağlam olduğuna dikkat çekti.

Köyde muhtarlık yaptığını, her yerden ve her kesimden sadık dostları olduğunu anlatanlar oldu.

Soğukoluk Köyü Muhtarı Yüksel Tetik’in anlattıkları da son derece manidardı: “Mustafa Ali amca çok çalışkan olduğu için yaşlılığında evinde ve köyünde duramazdı. Her gün sabah namazında daha hareketli olan bizim köye gelir, kahvenin açılmasını beklerdi. Akşama kadar okey oynar, hep kazanan olmamak için de bile bile düşme oyununda 13’ü alır, 1’liyi atardı. İnsanları bu kadar çok severdi. Yedirmeye ve içirmeye bayılırdı. Sabah evden çıkarken ceplerine fıstık çamı (künar) doldurur, önüne gelene dağıtırdı. Kendisi bir yiyorsa, onunu başkalarına verirdi”

Özetle cenazesine gelenler yağan yağmuru ve sırılsıklam ıslandıklarını unutup anlattıkları ile O’na alkış tutuyorlardı. Başka şemsiyelerin altında konuşulanlar da bizimkinden farklı değildi.

Son duayı yapan hocanın, “Allah’ın sevdiği kulları öldüğünde doğada farklı olaylar meydana gelir. Şuan yağan yoğun sağanak bize Mustafa Ali Amca’nın Allah’ın sevgili bir kulu olduğunun işareti olabilir. Her birini bir meleğin indirdiği yağmur taneleri eşliğinde, yani meleklerin alkışı ile O’nu uğurluyoruz” ifadeleri tüyleri diken diken eden bir finaldi.

Mustafa Ali Dede ruhun şad, mekanın cennet olsun!..

Bana göre bir insanın kişiliğini sahip olduğu bilgisi, gücü,  serveti, makamı, mevkii, güzelliği, yakışıklılığı, başarıları ve şöhreti ile aldığı alkışlar değil, musalla taşında aldığı alkışlar ortaya koyuyor.

Kendinizi test etmek istiyorsanız, gözünüzü kapatıp musalla taşına konduğunuz anı hayal edin. Cenazenizde kimler var ve sizin için neler konuşuyorlar şöyle bir düşünün.
Düşünün ki, kim olduğunuzun farkına varın.

Musallada alkışlananlardan olmanız, olmamız dileğiyle esen kalın…

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.


Bugün için kayıtlı nöbetçi eczane bilgisi bulunamadı.