Bu günlerde daha sık duymaya başladık.
“Bu partinin kara kutusuyum,
ben bir konuşursam yer yerinden oynar”
Kızgınlığından dolayı böyle diyorlar.
Parti kanalı ile yıllardır besleniyorlar.
Mamaları kesildiği için böyle konuşuyorlar.
Bunu önce kendi partililerinin yöneticilerine söylüyorlar.
Sonra delegelerine ve üyelerine dertleniyorlar.
Olmadı, rakip ideolojinin temsilcilerine anlatıyorlar.
Sadece, “Ben bir konuşursam” demekle yetiniyorlar.
“Hadi konuş kardeşim, ne biliyorsun.
Bu milletin emanetine kim nasıl ihanet etti anlat” diyoruz.
Yok, onu yapamazmış, neticede partisi zarar görürmüş.
O zaman ne demeye, “Ben bir konuşursam” diyorsun.
Kızı, oğlu, ya da yakını işten çıkarılmış veya rantı başkasına kaymış.
“Aman kardeşim yeter ki, sen konuşma.
Ne haltlar yediğimizi kimselere anlatma.
Biz sana yanlış yaptık sen yapma, affeyle”
Denmesi ve rantının geri gelmesi için üfürüyor.
Çünkü bulunduğu camiada bunun örnekleri çok.
“Bir konuşursam” diyen itibar görüyor.
Altına koltuklar çekiliyor.
Hakkı huzurla huzura erdiriliyor.
Öncekinden daha çok rant götürüyor.
Anacığımın bir lafı var.
“Bedenine yarayan domuz eti yesin.”
O yüzden bu tür davranışlar beni hiç ilgilendirmiyor.
Beni ilgilendiren iki şey var.
- Bu adamlar güya tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyor.
- Onlara göre gazeteciler genelde şantajcıdır ve kalemi satılıktır.
Elbette her meslekte olduğu gibi bizim meslekte de istismarcılar vardır.
Onların kimler olduğunu yaşayanlar gayet iyi biliyor.
Bizim istismarcıları istismar edenler ve dara sıkıştığında onları taklit eden siyasetçiler için,
“Ben bir konuşursam” demeye gerek yok; onları zaten bilen iyi biliyor.
Onlar yıllardır son kullanma tarihleri uzatılıp uzatılıp kullanılmaya devam ediliyor.
Almayalım, bayat adamlar midemize dokunuyor.
Yemeyeceğimiz ürünü müşteriye sunmak da, işletme prensiplerimizle örtüşmüyor.
Bedenine yarayan domuz eti yemeye devam etsin, ediyor.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.