Her şey 2 Nisan’da kaleme aldığım “Ucuz olmak” başlıklı yazıyla başladı. O yazımda hiçbir kurum ya da şahsı hedef almadan, hiç kimsenin kamusal yetkilerini kişisel çıkar, kişisel kin ve egoları için kullanmaması gerektiğini vurguladım. Bir kurum amiri bu yazıyı üzerine alındı ve bana 30 bin TL tutarında tazminat davası açtı, hakkımda ceza davası açılması için de Çine Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu. Savcılık benim ifademi aldığı gün davayı açtı. Yargı süreci devam ediyor. O yüzden konunun detayına girmeyeceğim.
3 Ekim’de kaleme aldığım, siyasetçilerle bürokratların ilişkilerini eleştirdiğim genel içerikli “Motosikletli zibidiler” başlıklı yazımı da aynı kurum amiri üzerine alınmış, yine suç duyurusunda bulunmuş. Gazeteci arkadaşım Murat Şenbaklavacı aradı, “Emin, Emniyete uğraman gerekiyormuş. Acil alman gereken bir evrak varmış” dedi. Gece saat 11.00 sularında evrakı aldım; soruşturma için ifadeye çağrılıyordum. Ertesi gün gittim, savcıya ifademi verdim. Aynı gün dava açıldı.
11 Ekim Perşembe gecesi Yolboyu Köyü’nde yaşadığım olay sonrası çok sevdiğim bir abim uyardı; “Emin, son dönemde bazı bürokratların çok üstüne gidiyorsun gibi bir imaj var, frene bassan iyi olacak.”
Büyük sözü dinledim ve 15 Ekim günü “Frene basmak” başlıklı yazımı kaleme aldım. Çine Cumhuriyet Savcıları Bekir Sel ve Şükrü İpek bu yazıda kendilerine hakaret ettiğimi düşünmüşler. Aynı gün (15 Ekim) saat 17.00 sularında Çine Tarım İlçe Müdürlüğünden emekli İbrahim Varol aradı, “Emin Çine’de misin?” diye sordu. “Evet, abi” şeklindeki yanıtım üzerine, “Hemen Asliye Hukuk Mahkemesi kalemine gitmen gerekiyormuş, sana bir evrak vereceklermiş” dedi. İbrahim Ağabeyi mi kıracağız, gittim hemen. Cumhuriyet Savcıları Bekir Sel ve Şükrü İpek bin 500’er TL’lik tazminat davası açmışlar. Yazının çıktığı gün bitmeden, tebligatı elimize aldık.
Ertesi gün, büromda misafirlerimle oturuyorum; iki polis arkadaş geldi, ellerinde bir evrak vardı. Yan odaya geçtik, okuduk evrakı imzaladık. Savcı Bekir Sel, başlattığı bir soruşturma için 3 gün içinde ifade vermeye çağırıyordu. Bana karşı çok hızlı davranan adaleti savsaklamak olmazdı. Bir iki saat sonra ifade vermeye gittim. “Frene basmak” başlıklı yazım için suç duyurusu vardı. Susma hakkımı kullandım. Bilmiyorum, ama aynı gün dava açıldığını düşünüyorum.
Ben gazeteciliği sadece bir meslek değil, aynı zamanda yaşam biçimi olarak görüyorum. Bu formatta yaşarken tek bir amacım var; insanlığa hizmet etmek. Bunu yaparken birilerini kırabilir, üzebilirim. Ama asla ve asla hiç kimseye hakaret etmem, etmeyeceğim.
Lütfen aşağıda tırnak içinde vereceğim metni dikkatle okuyun;
“Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı”
Bu metinde size hakaret etmiş olabilirim; eğer öyle düşünüyorsanız lütfen elinizi çabuk tutunuz.
Çünkü bu kadar hızlı bir adalet hizmeti her zaman ele geçmez, geçmiyor.
Bu fırsatı sakın kaçırmayın.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.